Nerde kalmıştık , 1970'lerde Yıldırım mahallesi Cihangir sokaktaki evimizle aynı arsa içinde olan amcamlardan hasediyordum , diğer iki amcam neden orda yaşamıyorlardı bilmiyorum , en büyük amcam Hasan Güdücüoğlu eskiden sel evleri denilen istasyon yolu üzerindeki bölgede yaşıyordu , onunda 3 çocuğu vardı , Müzeyyen ve Emine benden büyüklerdi ama Hüseyin Güdücüoğlu ile aynı yaşta idik ve ortaokulda sınıf arkadaşı olacaktık , onunla hikayemiz uzun daha sonra sırası geldikçe anlatırım, okul öncesi çağa devam edelim , yine aynı avluda Elmas yenge diye çok yaşlı bir akrabamız daha yaşardı , sanıyorum babamın amcasının geride kalan eşi idi , yanlış hatırlamıyorsam. Biz trakyalılar akrabalık ilişkilerine nedense pek öenm vermiyoruz , düşünsenize sizinle benzer genetik yapıda insanları fazla tanımıyorsunuz , Ercüment Sönmez Güdücüoğlu olarak bana ters geliyor ama tek taraflı bir çaba anlamsız olurdu. Her neyse o zamanlar sokaklarda yağmur sularını ve diğer atıkları dereye ulaştıracak bir kanalizasyon sistemi yoktu , mesela bizim evin arkasındaki Ahmet Yenice'ye ait benzin istasyonundan gelen akaryakıt ve madeni yağlardan oluşan sıvılar bizim sokaktan akar giderdi , bu minik derecikler benim çok ilgimi çekerdi ve suyun önünü kesmek için arkadaşlarımla baraj yapardık , özellikle Metin Güdücüoğlu bana bu konuda çok yardımcı olurdu, annem bu tip oyunlarımı pek sevmezdi zira kıyafetlerimi temiz tutma konusunda sık sık öğütler verirdi , ama Metin'in o şekilde bir kaygısı olmadığı için baraj inşaatımızda daha fazal özverili davranırdı. Evimizin karşısında Eski bir Rum evi vardı , tahta perdelerle çevrili bahçe içinde ağaçların arasında bir perili köşke benzerdi. Naci beylerin evi derlerdi ama ben o Naci beyi hiç görmedim , sanıyorum ben doğmadan önce ölmüş. Ama onun çocuğu olduğunu tahmine ettiğim Rauf Uluğ yani rauf amca ve eşini , ayrıca çocuklarından Tanju , Feryal ve Jale'yi hatırlıyorum. Tanju benden bir yaş büyüktü , daha sonra lisede aynı sınıfa denk geleceğiz. Bahçelerinde en az 100 yıllık eski bir dut ağacı ve birde kuyu vardı. O kuyu hakkında birçok efsane biliyorum , ağlayan kuyu derlerdi . Neyse anlatmaya devam edeceğim.
Dr. Ercüment Sönmez Güdücüoğlu